NURDOĞAN ARKIŞ-Çocuğa Emretmek mi, Çocuğu Geliştirmek mi?

Emretmek, amir kelimesinden geliyor. Amir olan kişi çevresindekilere emreder. Bu ne demektir? Şu anlamlara geldiğini düşünebiliriz: Amir kişi her şeyi, her konuyu bilir. Her konuyu bildiği için çevresinden beklediği, kendisinin talimatlarına uyulmasıdır. Amir kişi çevresine danışmaz, onların neyi önemsediklerini görmez, görse de görmezden gelir. Amir kişi çevresindekilerin anlamayacağını, kafalarının basmayacağını, daha tecrübesiz ve bilgisiz olduklarını düşünür.

Böyle bir ebeveyn bazen ilk bakışta anlaşılabilir. Mesela bir anne, kendine itiraz eden çocuğuna “sus, sen ne anlarsın” derken amirlik yapmaktadır. Baba çocuğuna “senin kafan basmaz, bacak kadar boyunla bana akıl mı vereceksin” derken o amir bir babadır.

Bazen de amir ebeveyn ilk bakışta anlaşılmaz. Sanki sevecen ve çocuğuna değer veren biri gibi gözükür: “Olsun çocuğum bu sene kazanamasan da önemli değil, seneye kazanırsın” der. Yani kazanmazsan değersizsin, kazanmaktan başka yol yok, bu sene olmayabilir, ama seneye olmak zorunda demiş olur. Bazen de “senin için en iyisi şu okul, şu bölüm, hayatın kurtulur oğlum” der. Hayatın o bölüm olduğunu yüzde yüz bilir, başka bir seçenek yoktur, o her şeyi bilir. Ya da “ama o bölüm kızlara göre değil, sen iyisi mi şunu oku” der. Yani kızına sen yapamazsın, anlamazsın, becermezsin der. Çocuk aşçılık kursuna gitmek ister, babası “boş ver onu ne yapacaksın, baskete git” der. Çocuğun iyiliğini düşünmektedir, ama bu arada çocuğuna sen iyiyi ve doğruyu ayırt edecek durumda değilsin, demiş olur.

Bu türden ebeveynlere şunu sorarım, “size bir üstünüz, evde eşiniz böyle davransın ister misiniz?” Genellikle aldığım cevap “tabii ki istemem, ama o daha çocuk, bunları anlamaz, doğru değerlendiremez ki” şeklindedir. Yani “ben bilirim, çocuk bilemez, çocuğun kafası basmaz” demektedirler.

Oysa bir de geliştiren bir ebeveyn tarzı benimsenebilir. Burada çocuğun ilgi alanları bilinir. Çocuğun o yöndeki hevesleri desteklenir. Örneğin çocuk “baba arabalar nasıl viraj alabiliyorlar, neden devrilmiyorlar?” dediğinde baba, çocuğun hevesini hemen fark eder ve ona biraz bilgi vererek yönlendirir. Bu kelimedeki güzelliği de fark edelim: “yön”lendirmek… Yani emir vermiyoruz, bir yönü işaret ediyoruz. Bir ufku gösteriyoruz. O yönü takip eder baba. Aradan iki gün geçince, “arabalarla ilgili ne öğrendim biliyor musun, mesela hidrolik direksiyon diye bir şey var, aslında su ile çok ilişkiliymiş, şu kitapta nasıl çalıştığını anlatıyor, gel beraber bakalım” der, böylece çocuğun merakını daha da ileri taşımış olur. Çocuk ben aşçı olmak istiyorum, dediğinde hemen onunla ilgilenirler, neden aşçı olmak istediğini anlamaya çalışırlar. O zaman iyi bir kurs araştır bakalım, derler. Bulunca, “bak bu kurs üç ay sürüyor, yani parasını verdiğimiz zaman üç ay boyunca kursa katılmaya devam etmen gerekecek, bu senin sorumluluğun, farkındasın değil mi?” diye yön verirler, ama kararı ona bırakırlar. Arada çocuk mızmızlandığında da “ama başta karar vermiştin, üstelik para da verdik” diye yönlendirmeye ve sorumluluklarını hatırlatmaya devam ederler.

Çocuğun en çok anne, baba ve öğretmenini örnek aldığı bilinir. Onlar da kendi davranışlarını bu çerçevede gözden geçirirler. Mesela çocuğa “ders çalış” derler, ama kendileri de bir kitap açar okur ya da belli bir konuda inceleme, araştırma yaparlar. Bu davranışlarının çocuğu özendireceğini ve etkileyeceğini bilirler.

Geliştiren anne, baba ve öğretmen; çocukların zekasını en çok geliştiren şeylerin arasında dil kullanımındaki zenginlik, oyun ve bizzat kendisinin problem çözmesinin de yer aldığını bilir. O nedenle çocuklara bol bol okurlar, okuması için örnek olur, teşvik ederler. Çocukların yanında düzgün bir Türkçe kullanmak için kendilerini geliştirir ve kendilerini disipline ederler. TV, tablet, cep telefonu gibi araçların dili ne kadar baltaladığını bilir ve çocukların oralarda vakit geçirmelerini sınırlarlar.

Bol bol oyun oynama fırsatı yaratırlar. Bu oyunların en iyilerinin sokak oyunları denilen oyunlar olduğunu bilirler ve bunu teşvik ederler. Diğer yandan, çocuklarının karşılarına çıkan sorunları ebeveynleri atılıp onlar çözmez, bırakırlar ki çocukları çözmeye çabalasın, uğraşsın. Biraz sıkıntı çeksin, zorlansın ki hem dayanıklılığı artsın hem zekası gelişsin hem de hayata daha güçlü bir biçimde alışsın.

Çocuklara evimizde ve okulumuzda gelişimlerini sağlayacak bir yaklaşım sergilemek toplumumuzun geleceği için de son derece önemlidir.

Paylaş:

Duyuru Fotoğrafları