Danışmanlarımızdan

MERHABA,

Yazılarımda çalıştığım üç alanla, yani ‘Yaşayarak Öğrenme’, ‘Biz Bilinci’ ve ‘Öğrenen Organizasyon’ ile ilgili paylaşımlarda bulunmayı planlıyorum. Bu kavramların yaşamımda nasıl yer almaya başladığı sorguladığımda aslında doğumdan itibaren bu üç kavramın içinde olduğumu fark ettim. Balığın içinde yüzdüğü suyun farkında olamadığı gibi ben de onları fark etmeden yaşamıştım.

Bu kavramları derinlemesine tanıma yolculuğum kendimi anlamamı, potansiyelimi keşfetmemi sağladı, farkındalığımı artırdı. Bu bitmeyen yolculukta farkındalıklarımı yukarıda bahsettiğim üç kavramın araçları ile paylaşmaktan mutluluk duyan birisi haline geldim.

İlk yazımda bu üç kavramdan kısaca bahsetmek istiyorum. Sonraki yazılarımda ise her birinin detayını ve aralarında ki etkileşimleri, yaşamın içinden örneklerle ve sizlerden gelecek katkılarla ele almayı arzu ediyorum.

Yaşayarak Öğrenme

Yıllar yıllar önce Baltimor’da deniz izci kampında, kamp yöneticisinin önerisi ile bir tam günlük program için ormanın derinliklerinde, ilk defa gördüğüm bir grup insan ile bir aradaydım. 10-15 kişilik, ilk anda çok hoşlanmadığım ve ısınamadığım bir gruptu. Hatta öğlene kadar dayansam ve yemek getirecek araçla oradan ayrılıp ana kampa dönsem mi diye düşünmeye başlamıştım ki program başladı...

İçinde bulunduğumuz ormanlık alanda, bir takım düzenekler olmadan ve yardım almadan erişilemeyecek yükseklikte, çelik teller ve halatlardan oluşan uygulama alanları olduğunu fark ettim. Grup olarak yardımlaşarak, birbirimizin güvenliğini alarak yerden metrelerce yüksekteki bu uygulamaları arka arkaya yapmaya başladık. İlginç olan ise bu düzeneklerdeki uygulamaları birlikte ve sistemli bir şekilde yaptıkça aramızdaki hoşgörü, empati, dayanışma, işbirliği ve dostluk duygularının hızla artmasıydı. Öğlen olduğunda oradan dönmek aklıma bile gelmedi.

Günün sonunda düzeneklerin oldukça riskli bir bölümünde yer alan ve dağcılık ekipmanları kullandığımız bir uygulamayı yaparken kafamda şimşek çakarcasına fark ettim ki hayatımı emanet ettiğim, güvenliğimi alan kişi sabah grupla tanıştığımda en hoşlanmadığım kişi. Nasıl olmuştu da duygularım sabahtan akşama değişmişti. Kendimi çok eski dostlarımın arasında gibi hissediyordum. Oysa insanların birbirleriyle ilgili düşünce, duygu ve davranışlarının olumsuzdan olumluya dönüşmesi böylesine kolay değildi. Buraya gelmeden bunları yaşayacağımı söyleselerdi inanmazdım; “imkansız, olmaz öyle şey” derdim. Parkurun tepesinde kafam bu düşüncelerle dolu iken görevimi bitirdim ve takım arkadaşlarımın yardımıyla aşağıya güvenli bir şekilde indim. Tüm uygulamaları başarıyla tamamladığımız için birbirimiz içtenlikle ve coşkuyla kutladık. Evet sabah birbirini tanımayan hatta hoşlanmayan bir grupken şimdi takım arkadaşı olduğumuzu hissediyorduk.

Daha sonra program yöneticisinin yanına gittim. Kendimde hissettiğim bu değişimin nedenini onunla konuşmak istiyordum. “Bana ne yaptınız? Sabah hoşlanmadığımı düşündüğüm insanlar nasıl oldu da günün sonunda güvendiğim takım arkadaşlarım oldular? Nasıl bir program bu? Detaylarını nasıl öğrenebilirim? Kitap ismi verir misiniz? Nerede öğretiliyor?” gibi soruları arka arkaya sıraladım. Konuşmamızın sonunda kararımı vermiştim. Ben yaşamımın anlamını bulmuştum, keşfetmiştim. Sonraki günlerde peşinden gittim...

Neler mi öğrendim? Sonra ki yazılarımda detayları anlatacağım.

Biz Bilinci

İkinci önemli keşfim ise Doğan Cüceloğlu sayesinde oldu. Kendisini, öğretmen olarak çalıştığım okula veli semineri için davet etmiştim ve o da davetimi kabul etmişti. Öğretmenler odasında birden popüler olmuştum. Seminerden önceki hafta öğretmen arkadaşlarım birbirlerine Doğan Cüceloğlu’nun hangi kitaplarını okuduklarını anlatıyor ve imzalatmak için planlar yapıyorlardı. Ayıp olmasın diye ben de bir kitabını satın aldım. Program günü yaklaştıkça öğretmenler odasındaki heyecan artıyordu, fakat diğerlerinin konuştuklarını anlamıyordum. Kısa sürede kitabı okumazsam ayıp olabilir ve gündeme uzaklaşabilirim düşüncesiyle kitabı okumaya başladım...

‘Bir kitap okudum hayatım değişti’ durumu olur mu derken... öyle de oldu...

‘Hayatımda, bakış açımda neler değişti’, “nasıl bir öğrenme yolculuğuna çıktım’, ‘bu yolculuk Yaşayarak Öğrenme ile nasıl birleşti’ sizlerle ilerdeki yazılarımda paylaşmak istediğim diğer bir alan.

Öğrenen Organizasyon

Şirketlere verdiğimiz seminerlerde katılımcılardan gelen bir soru dikkatimi çekmeye başlamıştı; “Hocam bu tür seminerler çok eğlenceli geçiyor, çok güzel bilgiler alıyoruz, hatta bu bilgileri aile yaşamımızda kullanmaya başlıyoruz ama iş yerinde biz bilinci dinamiklerini yaşatmak çok zor oluyor. Ümitsizliğe kapılıyorum. Sizce bu durumun nedeni nedir?”

Bu sorunun cevabını ararken bir katılımcının tesbiti beni çok etkiledi: “Hocam siz şimdi bizim müdürümüzü çok sevdiniz, değil mi? Biz de onu ilk defa bu kadar güler yüzlü görüyoruz. Ama yarın gelin ofisimize ve görün bakın bu müdürümüz nasıl bir tutum içinde. Burada söylediklerinin tam tersini bize yaşatıyor.” Bu tesbite ilk başta şaşırdım, sonra üzüldüm ve nedenini merak ettim. Durumu Doğan Cüceloğlu ile paylaştım. ‘Yavuz’cuğum, iş yerinde ayrı, seminer ortamında ayrı dinamikler var. Bu dinamikleri incelemek önemli’ dedi.

İşyerinde ki dinamikleri anlamam ‘Öğrenen Organizasyon’ kavramıyla oldu. Şanslıydım ki eşim Evrim Çalkavur Durmuş ile tanıştım ve birlikte çalışmaya başladık. Evrim bu konuya kendisini adamıştı ve ‘Beşinci Disiplin’ kitabının yazarı Peter Senge’yle de çalışmaları vardı. İlerleyen zamanda ben de Peter Senge ile tanıştım.

Peter Senge, Öğrenen Organizasyonu şu şekilde tanımlıyor: Öğrenen Organizasyon, arzu ettikleri ortak geleceğe ulaşmak için hem kendini hem de birbirini geliştiren bir insan grubudur.

Evrim’in geliştirdiği, benimde katkı sağladığım Öğrenen Organizasyon Uygulama Takımları programı ise Öğrenen Organizasyon disiplin ve araçlarının yaşama geçirilmesine odaklanır.

Bu programın dört temel hedefi vardır.

  1. Somut iş sonucu elde etmek.
  2. Öğrenen bir kültür oluşturmak.
  3. Geleceğin yöneticilerini yetiştirmek.
  4. İnsan ve değerler odaklı bir sistem kurmak.

 

Ne dersiniz? Benim için çok heyecanlı, sizler için de öyle mi?

Birbirinden iyi insanların oluşturduğu organizasyonlarda iyi sonuçlar elde edilemediğinde çok üzülüyorum ve organizasyonlara bu konuda yardımcı olmaktan mutluluk duyuyorum. Bu yolculukla ilgili deneyimlerimizi de paylaşmaya can atıyorum.

Bu konularda görüş, öneri ve sorularınızı bekliyorum.

Sevgi ve saygılarımla.