Danışmanlarımızdan

Ergenliğe doğru gelişen çocuğumuzla cinsellik konuşulmalı mı? Bu soru birçok anne ve babanın aklında olan ve ne yapacaklarını pek bilemedikleri bir konu.

Cinselliği yeme, içme gib bir ihtiyaç olarak görmek ve sadece üreme organlarının çalışışı olarak tanıtmak insan doğasına ayıkırıdır. Cinsellik eğitimi veriyorum diye kadın ve erkek organlarının anatomisini ve işleyiş tarzını anlatmayı yeterli görmek bana göre yetersiz ve yanlış bir yaklaşımdır. İnsan hayatında cinsellik çok yönlü, derin ve hassas bir konudur. Bilgi, duyarlılık ve konunun gerektiği saygı ile yaklaşmak gerek.

Herşeyden önce cinsellik sadece bireyin kendisini değil, yaşamın tüm bağlamını ilgilendirir ve o çerçeve içinde yer almalıdır. Birisi gelse dese ki, “Sana ne benim nasıl araba sürdüğümden; araba benim değil mi, canımın istediği gibi araba sürerim.” Bir toplum araba sürmeye böyle yaklaşırsa, o toplumda çok kaza olur, çok insanın canı yanar. “Bana karışmayın, cinselliğimi istediğim gibi yaşarım” demek de, yaşamın gerçeğine uymaz. Trafik kuralları çerçevesinde bir araba kullanma bilinci gibi, insanların kendi cinselliğinin bilincine varması ve sorumluluk geliştirmesi gerekir.

O nedenle uygun yaşlarda anne ve babanın cinsellik konusunu çocuklarıyla sohbet konusu yapmalarını önemsiyorum. Aşağıda bir babanın ergen çocuğuyla sohbetini ilişki kurmada atılacak ilk adıma bir örnek olarak veriyorum.



Baba oğul arasında güvene dayalı bir ilişki kurmak ilk adım olmalıdır. ('B' babayı, 'O' oğlunu göstermekedir.)

B: Oğlum, şöyle bir beş on dakikan olduğunda seninle konuşmak istiyorum, uygun olduğunda bana haber verir misin?

O: Şimdi beş dakikam var; konuşabilir miyiz?

B: Tamam, konuşabiliriz.

Sadece ikimizin olduğu, sakin bir ortamda (bu ortam mutfak olur, yatak odası olur, ya da salon olur) otururuz. Önemli olan sessiz ve sadece ikimizin olduğu bir ortamda baş başa olmak.

O: Ne var baba, ne hakkında konuşacağız?

B: Sana bir şey sormak istiyorum. Farz et ki, sen babasın ve bir oğlun var. Oğlunun adı, Orhan olsun. Orhan büyüdükçe artık sadece evde yemek yemiyor, gittikçe değişik mekanlarda yemekler yiyor. Ama lokantalarda, pikniklerde, gezilerde verilen yiyeceklerin bazıları sağlık için tehlikeli. Fakat öyle bir reklam kampanyası ve göz boyama var ki, hangi yiyeceğin sağlıklı olduğuyla ilgili Orhan’ın gerçek bilgilere ulaşması gittikçe zorlaşıyor. Hiç kimse Orhan’ın sağlıklı olmasıyla ilgilenmiyor, herkes onu tüketici gözüyle görüyor ve ondan para kazanmak istiyor; herkes malını satmanın peşinde. Sorum şu: Orhan ile oturup konuşarak ona sağlıklı yiyecekler hakkında bilgi verir misin?

O: Tabii veririm?

B: Neden?

O: Oğlumun sağlığını kaybetmesini istemem.

B: Neden?

O: O benim oğlum: ben oğlumu seviyorum ve onun sağlıklı biri olmasını istiyorum.

B: Doğru. Baba sevdiği evladının sağlığının göz göre göre heba olup gitmesini istemez. Ona yardım etmek, bilgi vermek ister.

O: Tabii! Bunu bana neden soruyorsun, baba?

B: Oğlum, çünkü seni seviyorum ve hayatın önemli bir yönü üzerinde seninle sohbet etmek istiyorum. Hayatın bu yönüyle ilgili ortamda çok yanlış bilgiler var ve doğru bilgiye ulaşmak zor. Bu konuda sana bilgi vermek yerine senden çıkar sağlamak isteyenlerler çok.

O: Hayatın hangi yönünden söz ediyorsun baba? Ve benden ne gibi çıkarlar elde etmeye çalışıyorlar?

B:Artık çocuk değilsin, delikanlı oluyorsun. Doğal olarak bedenin değişiyor, sesin değişiyor, psikolojin, giyimin, kendinden beklentilerin değişiyor; toplum seni delikanlı olarak görüyor, toplumun beklentileri değişiyor.

O: Evet, farkındayım. Peki, kim benden çıkar elde etmeye çalışıyor?

B: Senden para kazanmak isteyen koca bir sanayi var. Bu sanayi reklamlarla sana ulaşıyor ve sana ilk verecekleri mesaj şu: “Hey delikanlı, sen de bir eksiklik var! Bu halinle kızlar seni beğenmez. Bak şu gömleği/pantolonu/ ayakkabıyı/yeleği giyer, saati takarsan, şu kokuyu kullanırsan, şu marka telefonu, şu marka bilgisayarı alırsan işte o zaman kızlar sana bakmaya, ilgi göstermeye başlarlar.” Ve bu bombardıman her yerde ve süreklidir. Bu bombardımanın etkisi altında farkında olmadan onların istediği gibi davranmaya başlarsan hatalı bir yola girmiş olursun!

O: Nasıl bir hata?

B: Seçimini kendin yapmış olmazsın; kim olman gerektiğini onlar söylüyor olur. Acı olan şu; farkında olmadan onların dediğini yapmaya başlayınca, farkında olmadan özünden uzaklaşmaya başlarsın.

O: Ne satın alacağımı mı sen mi söylemek istiyorsun?

B: Hayır, ne satın alacağını söylemek istemiyorum! Ama kız arkadaşlarınla ilgili seninle sohbet etmek istiyorum. Bu önemli bir konu ve ben seni seviyorum, piyasadaki zararlı yiyecekler hakkında bilgi vermek isteyen baba gibi davranmak istiyorum.

O: Tamam; beş dakika yetecek mi?

B: Senden ricam şu: Her gün kısada olsa bir süre sadece ikimizin olduğu bir ortamda baba oğul sohbet edelim.

O: Tamam baba, sohbet edelim.

B: Oğlum, ilerde senin de çocuğunla böyle sohbetler yapmak isteyeceğini sanıyorum. Teklifimi kabul ettiğin için memnun oldum. Baba evlat ilişkisinde bu sohbetler önemli. Yarın kaçta buluşalım?

Böylece baba ve oğul amacı belirlenmiş, mekânı tanımlanmış ve süresi açıklığa kavuşmuş süregiden bir sohbete başlarlar.